top of page

(6. Gün) Costa: Unutulmus bir köy

Sabah erkenden kalktık. En büyük korkumuz otoparkta 24 saati aşmak olduğundan gözlerimiz yarı aralanmış halde kalkıp kahvaltı ettik. Sonra aklımıza geldi ki, dün öğleden sonra pazarda balık kısmını kaçırmıştık. Hemen Rialto'ya gittik. Mustafa'nın gözleri parlamaya başladı gördükleri üzerine, benimse her zamanki ikilemim başladı: canlı gördüğü bir şeyi insanoğlu nasıl da kıyar ve yerdi. Aslında bu fotoğraftan daha detaylı bir fotoğraf çektim, ama şimdi bakarken biraz rahatsız edici olduğunu düşünüyorum, dolayısıyla bu "daha az acılı" olanı koymaya karar verdim.

Pazarı gezdip bitirdikten sonra bile 2 saatimiz kaldığından "Mustafa'nın ısrarı üzerine" kanal kenarında bir cafede oturduk tanesi 4€'ya afiyetle birer espresso içtik. (Hala 10 yıl önce tanesi 6€'ya Paris'te içtiğim espressoyu geçemediği için içim rahat ve huzur dolu) Venedik'e gelen her insanın en az 1 kez de olsa kazıklanma şansını elinden almak istemediğimden otele dönüp bavullarımızı alıp bir sonraki durağımıza gittik.

Costa... Adını duymuş olmanıza imkan yok. Herhangi bir Türk'ün bizden önce oraya gitmiş olmasına da imkan yok. Hatta bir turistin oraya neden gideceğini bile bilemedim şimdi düşününce... Helga (arabamızın navigasyonu) bizi Avusturya sınırında bırakınca tekrar Özgür'e döndük. Ama Özgür, yaşlandığından mıdır, yoksa pintilik edip kendisini güncellemediğimizden midir, yoksa depresyonda mıydı bilmem bizi biraz şaşırttı. Ama iyi, ama kötü, zaman zaman tarlaların ortasına, zaman zaman denize sürmemizi isteyerek bizi Gargnano'ya ulaştırdı. Bir otoparka park ettik ve tabii ki dedik ki "Aaaaaaa suya girelim!" ama elbette çok açtık ve saat 14.45'ti. Gittiğimiz her yer bizi reddetti, biz de Garda Gölü kıyısında korkunç birer tost ve bol şarapla sarhoş olup "Immmmmm, sonra gireriz suya." dedik ve kuş bakışı çok yakın olan otelimize yerleşmeye karar verdik. Ne doğru bir karar! Çünkü ben, her zamanki gibi olabilecek en abuk yerde bir oda tutmayı başarmıştım! Yalnızca bizim olduğumuz bir orman yolunda "hair pin" in ne demek olduğunu öğrendim. Hair pin, bilmeyenler için: 180 derece viraj demekmiş... 10-15 tanecik hair pin'in ardından Gökçeada köyleri gibi bir köye girdik. Tahminimce son turist 1980'lerde gelmişti, çünkü araba köye girdiği andan çıktığı ana kadar herkes bize baktı. Buna benzer bir deneyimi Hindistan'da yaşadım yalnızca. Odaya yerleştik ve iki kişilik bir tatilde birinin başına gelebilecek en korkunç şeylerden biri oldu: Mustafa uyuyakaldı. Uyuyakalmasa ne olacaktı deseniz siz de haklısınız, çünkü bütük köyle yalnızca bir dükkan var o da bizim kaldığımız otel ve restoranı.

Bari dedim etrafı gezeyim, çıktım ve gezmeye başladım. Amacım bir sonraki köye yürümekti, ancak yolum köpekler tarafından kesilince tırıs tırıs köyüme geri döndüm. Öğleden sonra, herkes dedikodu ve muhabbet için toplanmış. Her yerde bir başka fısırtı dönüyor. Göz göze geldiğim herkese selam verdim. Herkes gülümseyerek selam verse de neden orada olduğumu sorgular gözlerle uzun uzun baktı bana.

Döndüm dolaştım, odaya geldim; biraz da zorla Mustafa'yı uyandırdım ve tabii ki çok aç olduğumu söyledim. Bana en çok anlayış gösterdiği konu bu olduğundan kalkıp aşağı yemeğe indik. Ne yiyelim dedik (diyorum size inanılmaz bir "food karma" mız var), meğer o gün ev yapımı pizza günüymüş. Bütün köy orada olacakmış. Bütün köy dediğimiz 100 kişi yoktur. Hepi topu 5 masa var zaten. Herkes sırada paket servis için bekliyor. Açıkçası öyle akıl almaz bir yemek yemedik. Oldukça iyiydi, ama bu denli küçük ve konservatif bir yer için eminim ki sıradandır. Ama ya değişiklik olsun diye ya da (hatta böyle olduğuna eminim) destek olmak için, o gün köyün büyük çoğunluğu 2-3 pizza aldı oradan. Mimarisi, insanları, yediğimiz yemek, içtiğimiz şarap, belki de biraz ruh hali... Yediğimiz en keyifli yemeklerden biriydi... Yolunuzun düşmesi neredeyse imkansız da olsa: RISTORANTE - Locanda GENZIANELLA

Günün sonunda öğleden sonradan beri içen genç baba, oğlunu eve yolladı. İyice küfelik olduktan sonra onu da eve taşıdılar... Dünyanın neresinde olursa olsun, bazı mutsuzluklar hiç değişmiyor diye düşündüm... Yattık...

takıp edın 

  • Instagram Clean
  • w-facebook

baska ne var 

bottom of page