(12. Gün) Baska bir Münih
Almanya benim için uzun süre Berlin'den oluştu. Berlin'i o kadar sevmedim ki bir daha gitmeyi uzun süre istemedim. Hoşlanmamamın pek çok...
(11. Gün) Eresing: Sona Yaklaşırken
Çok uzun zaman farklı yataklarda yattıktan sonra evinizi özlersiniz, yatağınızı, mahallenizi özlersiniz ya işte başımıza gelen tam olarak...
(10. Gün) Herdwangen-Schönach: Haritada Bile Çıkmayan Köy
Yavaş yavaş yorulmaya başladık. Özellikle Mustafa hafiften bir huysuzluk haline girdi. Artık tek sayıkladığı şey bir çamaşırhane bulup...
(9. Gün) Dornbirn: Bir Hikaye Kasabası
Aslında ilk planımızda Zürih'te kalacaktık, ancak geçen süre içinde İsviçre sabit Euro-Frank kurundan vazgeçti ve zaten pahalı bir ülke...
(8. Gün) Passo dello Stelvio - Curon Venosta: "Hair Pin" saça takılan bir şey değilmiş...
Kahvaltıya indiğimizde minik salon çok sevimliydi. Herkesin masası belli ve hazırdı. Masanın üzerinde sizin odanızın afişi olan bir kart...
(7. Gün) Bellagio: güzel, keyifli, şık ve gerçek
Bellagio'yu ilk kez dükkanda Solmaz Bey'den duydum. Bir masal gibi bahsetmişti Como Gölü'nün kenarındaki bu ufak kasabadan. Benim gibi bu...
(6. Gün) Costa: Unutulmus bir köy
Sabah erkenden kalktık. En büyük korkumuz otoparkta 24 saati aşmak olduğundan gözlerimiz yarı aralanmış halde kalkıp kahvaltı ettik....
(5. Gün) Venedik: Bakmayı bilenlerin şehri
İşte sabah buna uyandık... Burada yaşayan insan ölür mü ki hiç? Ölse bile gözü arkada kalır mı? Ne büyük bir şans ki İstanbul'un en güzel...
(4. Gün) Cison di Valmarino: Bir Masal Diyarı
Bazı şehirler vardır, insan ömrünü orada geçirebileceğini düşünür. Her seyahatte diğerlerinin önüne geçen, insanın aklını başından alan,...
(3. Gün) Pragraten: Pastoral Bir Yalnızlık
Şehir dışındaki B&B'lerin en çok sevdiğim yanı: kahvaltı... Sabahları erkenden uyanıp "Kahvaltı Zamanı!" diye çığlık atıp tekrar uyuduğum...